Şu sıralar bölgemiz, hatta dünya diken üstünde soykırımcı İsrail'in ve arkasındaki ABD'nin bölgeyi savaşa sürükleme çılgınlığını durdurmaya çalışır ve formül ararken, Türkiye'nin ana muhalefet partisinin üç cumhurbaşkanı adayı bir arada Paris'te "ergen şov" peşinde.
CHP'ye yönelik "ergen" nitelemesi bana ait değil. CHP'ye biraz soldan bakanlar bunu söylüyor. Sol, CHP'yi sert eleştirmemek için böyle hafif bir kavram bulmuş. Oysa söz konusu olan CHP'nin dış politikasıysa, buradaki tutumu "ergenlik"le açıklamak gerçeği saklamaktan başka bir şey değil.
Bu açıdan CHP yönetiminin unutturmak için çaba harcadığı bir konu var: CHP Milletvekili Namık Tan'ın "Mavi Vatan masaldır" sözüyle başlayan ama onunla yetinmeyen, Türkiye'nin Somali'den Libya'ya uzanan çok yönlü dış politikasına yönelttiği eleştiriler. Tan bir süre önce bütün bu konulara bir "ABD'li gözü"yle nasıl baktığını açık açık anlattı.
Ama ne yazık ki CHP yönetimi hiç oralı olmadı. Bu konu aslında "Dışarıda Türkiye partisi olacağız" sözüyle siyasi yolculuğuna başlayan CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in en önemli vaadiydi. Bir anlamda kırmızı çizgisiydi. Ama Özel, Başkan Erdoğan'la ilk görüşmesine Namık Tan'la gidince kafalar karıştı ve şüpheler oluştu.
Tan'ın bu görüşmede olması ve ardından "Mavi Vatan masaldır" demesi, CHP yanlısı birçok gazetecinin de dikkatini çekti. O isimlerden biri de Soner Yalçın'dı. Yalçın, CHP Milletvekili Namık Tan'ın "Mavi Vatan masaldır" sözü üzerine birkaç yazı yazdı. Şu tespitiyle başlayalım:
"CHP yönetimi epeydir tekdüzelikten kurtulamıyor. Donanımlı kadroları yok. Nitelikli insan sorunları var. Partide laf sokmayı siyaset yapmak sanan ergen yöneticileri oldukça fazla sayıda... Pek değer verdikleri Namık Tan'ın 'Mavi Vatan masaldır' sözünü kavradıklarını düşünmüyorum! FETÖ gerçeğini analiz edebilmiş değiller çünkü..."
CHP'de donanımlı kadro ve nitelikli insan yok. Dahası karşımızda FETÖ meselesini de analiz edememiş bir CHP var. Durun daha beteri geliyor:
"Tedirgin olunması gereken, CHP'nin bitmek bilmez transatlantik hayranlığı tavrıdır!"
Gördüğünüz gibi mesele basit değil ve iş 1947'de imzalanan ikili anlaşmalara ve CHP içindeki "Amerikancı" yapıya kadar uzanıyor. O tarihi iyi bilen tanığın söyledikleri de çarpıcı:
"Prof. Yalçın Küçük hocamın bir sözünü hatırladım: 'Tel Aviv, İsrail'den daha çok Türkiye'de güçlüdür!' Örnekler verirdi: 'Türkiye'nin Washington elçilerini İsrail belirler!' CHP yönetimi ergenlikten çıkıp kendine gelebilecek mi? Yoksa, TESEV'ci Kılıçdaroğlu çizgisini mi sürdürecek?"
Yalçın derin analizler yapıyor ama sonucu getirip Kılıçdaroğlu'na veya Deniz Baykal'a bağlıyor. Tamam Şükrü Elekdağ, Faruk Loğoğlu, Ünal Çeviköz veya Namık Tan gibi isimler onların döneminde CHP'ye girdi ve hiçbir engelle karşılaşmadan siyaset yaptı. Ama bugün yönetim değiştiği hâlde Namık Tan hâlâ CHP'de ve çok etkili ki, ikinci bir "göz" olarak özel görüşmelere bile giriyor.
Bu büyükelçilerin hepsinin ortak yanı "Batıcı" yani "transatlantikçi" olmaları. Yalçın dünü ağır eleştirirken bugüne ilişkin sadece şunu söylüyor:
"CHP yönetimi ergenlikten çıkıp kendine gelebilecek mi?"
Ülkenin bağımsızlığıyla ilgili dış politika meselesi bir "ergenlik" meselesi mi? Peki kim bu "ergen" denilen isimler? CHP Genel Başkanı Özgür Özel mi? Hiç kesi çıkmayan dış politikadan sorumlu yardımcısı Prof. Dr. İlhan Uzgel mi? Ya da Yalçın'ın kankası Ekrem İmamoğlu mu?
Sahi "ergen" CHP'yi yeniden dizayn eden İmamoğlu, Mavi Vatan, FETÖ, PKK konularında ya da transatlantik konusunda ne düşünüyor? Biri yazsa da öğrensek!